Adalar’da Levanten ve Modernist Mimarlık İzleri
İstanbul, 19 Ekim 2025 – İstanbul’un incisi Adalar, ziyaretçilerin gözünde genellikle nostaljik ahşap köşkler ve pastel renkli sokaklarla anılsa da, mimari mirasının derinliklerinde modernizmin izleri gizleniyor. Paris’in neo-barok rüzgârı veya Erenköy’ün şale evleri gibi akımlardan ziyade, Levanten kolonyal tarza damga vuran Adalar’da, Cumhuriyet dönemiyle birlikte art deco esintili ve işlevselci modern yapılar, adaların siluetini sessizce şekillendirmiş. Uzmanlar, bu “sıra dışı” örneklerin yeterince tanınmadığını belirterek, Adalar’ın mimari çeşitliliğinin yeniden keşfedilmesi çağrısı yapıyor.
Adalar’ın mimari hikâyesi, 19. yüzyılın son on yılında vapur seferleriyle hız kazanan bir “güzellikler çağı”na uzanıyor. Belle Epoque’un doruklarından mütareke dönemine, oradan Cumhuriyet’in renkli çeşitliliğine evrilen yapılaşma, beyaz boyalı ahşap evler, neo-roman süslemeler ve oryantalist dokunuşlarla Levanten tarzını hâkim kılıyor. Sanayi-i Nefise Mezunu Rum mimarlar ile yerel ustaların sentezi olan bu stil, dik çatıları ve kuzey Avrupa etkileriyle adalara özgü bir kimlik kazandırmış. Ancak savaş sonrası plaj furyasıyla yoğunlaşan yapılaşma ve 1949-1959 arası ilk imar planları, pastoral ve geleneksel referanslı örneklerin yanı sıra, modernizmin kapılarını aralamış.
Denizden bakıldığında Adalar’ın modern yüzü bariz: Özellikle Büyükada ve Heybeliada’nın merkezlerinde, mütevazı parsellerde yükselen kâgir yapılar, art deco’nun zarif kıvrımlarıyla dikkat çekiyor. Bu yapılar, dönemin aktörleri hakkında sınırlı belgeye sahip olsa da, mimari tarihçilerce özel ilgi odağı. Örneğin, Hovsep Aznavur’un Heybeliada’daki Abbas Halim Paşa Köşkü, art nouveau’dan art deco’ya geçişi simgeleyen neo-Mısırvari giriş kapısıyla fantastik bir köprü kuruyor. Mikael Nurican’ın Dikmen Evi ise art deco’nun en yetkin Adalar örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.Erken Cumhuriyet’in öncüleri de boş durmamış. “Milli Mimarlık”ın ustası Vedat Tek, Büyükada’daki kendi eviyle radikal bir modernist deneme sunmuş; öğrencisi Şevki Balmumcu ise Esad Muhlis Sırmalı Evi’nde saçağı ve köşe pencereli çıkmalarıyla erken modernizmin tipik izlerini bırakmış. Dimitri Çilenis’in Burgazada’daki Şekerci Niko Evi, art deco çizgili ikiz evlerin ardından gelen bir başka geçiş eseri. 1930’ların ikinci yarısından itibaren aktif olan Sedat Erkoğlu’nun Necip-Cemil Akar ve Azra İnal evleri, ılımlı modernizmi yansıtırken, Samih Akkaynak’ın Büyükada villası –geniş açık teraslarıyla– adalarda modernizmin ilk manifestosu niteliğinde. Akkaynak’ın 1936 tarihli Arkitekt dergisindeki yayını, bu yapıyı dönemin öncü bir simgesi olarak tescilliyor.
Mimarlık tarihçisi Nur Aksoy, “Adalar’ın modern mirası, kolonyal zarafetten işlevselciliğe uzanan bir köprü. Ancak bu yapılar, turistik rotaların dışında kaldığı için unutulmuş durumda” diyor. Kaynaklar, Kahya’nın 2006 tarihli çalışmasından Altan Ergut ve Erkmen’in 2011 analizine, Kuruyazıcı’nın 2011 derlemesinden Akkaynak’ın orijinal yayınlarına uzanıyor. Uzmanlar, restorasyon ve belgeleme projeleriyle bu mirasın korunmasını talep ediyor: “Adalar, sadece nostalji değil, modern mimarlığın da laboratuvarı.”Adalar Belediyesi ve Kültür Bakanlığı’nın olası işbirliğiyle, önümüzdeki yıl bir “Modern Adalar Yürüyüş Rotası” başlatılması gündemde. Ziyaretçiler için yeni bir sayfa mı açılıyor? Zaman gösterecek, ama bir şey kesin: Adalar’ın mimarisi, Levanten rüzgârların ötesinde, modern bir nefes taşıyor. (Resim 1: Samih Akkaynak’ın Büyükada villası, modernizmin adalardaki ilk manifestosu.)
0 Comments